Umut İçin

   

 
Hepimiz bir parça kırgınız ve yıpranmışız. Belki de kullanılmış ve bir tarafa atılmışız. Terkedilmişiz, kendi başımıza bırakılmışız. Korkuyoruz belki tek başımıza ama ya bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar. En çok da bu acı değil mi?: "Bilmek istemiyorlar." Umurlarında bile değiliz, önemli değiliz onlar için; kim bilir. Öyleyse neden o kişiler bizim için hala önemli? Neden böyle umursanmazken böylesine unutmamakta ısrarcıyız? Neden her dakika aklımıza gelirken, düşünmemek için kafamızı sallayıp belki gökyüzüne bakıp şarkı söyleyerek, belki de o ortamdan uzaklaşarak düşüncelerimizden kurtulmaya mecbur hissediyoruz? Yorulmadınız mı? Ben gözyaşlarımı içime akıtmaktan yoruldum. İçimdeki tüm alevi gizlemekten yoruldum. Pes ederdim, edebileceğim bir konumda olsaydım ama pes etme hakkım çoktan geçti. Şimdi tek yapabildiğim aklıma gelenleri bir tozu silip atarmış gibi elimle savurmak ama unutuyorum ki o toz yeniden oraya gelecek, yeniden ve yeniden. 

    O zaman bize ne lazım? Nasıl silebiliriz tüm o tozları? Havadaki toz asla bitmez ki. Öyleyse benim anılarım nasıl silinsin? Ne bir filmdeyiz, ne bir kitapta. Bir şansım olsa isterdim tüm o anılarımızın silinmesini ya da bilmiyorum... Birkaçı kalsın ama o saf olanlar. Mesela ilk yakınlaşmamız, ilk öpüşmemiz ya da daha eski: ilk gülüşmemiz. Belki de ilk ağlamamız... ama acı tüm bunların neresinde? Yaşarken hissedemiyorsun ki acıyı. Hissediyorsun ama gidiyor sonra. Bir tek en sonda, bittiğinde fark etmeye başlıyorsun tüm o acılarını. Aklına gelmeye başlıyorlar ama artık çok geç olmuştur çünkü artık o acılar senin bir parçandır, sen onları benimsemişsindir ve onları bile sevmişsindir. İşte tüm olay burada gizli. Öyleyse bu duygu nedir? Söylemeye korkuyorum, ama galiba gerçeği hep kendimden sakladım ya da inkar ettim. Sadece seviyordum ya da geçici bir hoşlantıdan ibaretti diyordum ama değilmiş galiba. Galiba bu duygu, aşktı. Aşıktım ben belki de. Bak, hala belki diyorum çünkü korkuyorum bu duygudan. Sanki bir kere aşık olabilirmişsin ve ben o hakkımı kullanmışım gibi. Hiç düşünmemiştim böyle olacağını. Daha önce de sevdiğimi düşünmüştüm ama sonları böyle uzun ve acı dolu olmamıştı. Şimdi ki duygularım çok daha yoğun ve anlamlı. Öyle kafamı sallayınca gidecek türden değil. Aslında bilirsin sen ona aşık olmamalıydın, belki de ondan hiç hoşlanmamalıydın ama bir şey seni kandırdı ve ya sonrası? Aşk olana kadarki süreç kandırma olamaz. Sorun belki de sonraki süreçtedir, gelişmede. Belki aşk kandırmacadır. Başlangıcı öyle değildir çünkü. Daha heyecanlıdır ve saftır. Sorun belki de aşk olmasındadır. Bilirsin de, bunun sonu sana zarardır ama varım dersin. Tüm acılara karşılık birkaç mutluluğu tercih edersin. Çünkü hayat acımasızdır ve aşk, hayatın bir parçasıdır. 

    Bizi böyle eğitmek istiyorlar belki de, acılarımızla daha derinlere kök salmamızı istiyorlardır ama biz acılarımızla daha da derinlere kök saldıkça oradan mutluluğa çıkmamızın ne kadar zor olacağını hesaba katmıyorlar demek ki. O acılar her yere kök salmıştır. Her bir objeye, her bir mekana. Gittiğiniz, gördüğünüz her yer, her şey, artık o'dur ve işte kaçarsınız tüm o objelerden, yerlerden ama hayat bu ya, denk gelirsin ya da yolun düşer ve mecbur kalırsın hatırlamaya. Kafanı sallarsın, gitti sanarsın ama aslında oradadır ve orada kalacaktır çünkü o senin bir parçan olmuştur. Üzgünüm ama gerçekler acıtabilir. Acıtır da ama dozunu biz seçebiliriz ve seçeceğiz. En az olanını seçeceğiz: Orada olur o acılar ama az olur. Hayatımız boyunca acı çekmeyi hak etmiyoruz. Biz de mutlu olmalıyız. Güzel insanlarız ve güzel şeyler başımıza gelmeli. Sadece biraz izin vermeliyiz. Böyle hüzünlü düşünceleri azaltmalıyız, başımızı dik tutmalıyız ve belki de çektiğimiz tüm o acılara rağmen "Bak hala hayattayım." diyebilmeliyiz. Hayattayız ve gülüyoruz çünkü bu bir son değildi. Aşk bir son değildir. Her aşk, ilk aşktır. Belki de her aşkın sonu, yeni bir aşkın başlangıcıdır ve biz, başlangıçları severiz.
    
    Bu yüzden başlarız yeniden. Acılarımız bir köşede dururken, biz yeniden başlarız. O acılarımızla saklambaç oynarız. Belki biz sobeleriz ve bu oyunu kazanmış oluruz. Kazanmaya oynarız her zaman. Üzüldük, kırıldık ve belki de parçalandık ama pes etmedik. İlk başlangıcın sonunu belki kaybettik ama son olan sonu biz kazanacağız. Kazanacağız çünkü pes etmeyeceğiz. Şimdi siliyoruz tüm gözyaşlarımızı ve o kötü düşünceleri. Açıyoruz bir şarkı, açıyoruz bir kitap ve onların içinde kendimizi kaybediyoruz çünkü hayat, aşkın içinde kaybolmaktan ibaret değil. Zaten aşk ve acılar aynı yerde saklanan, aynı oyun içindeki birer nesneler. İkisi de saklambacın içinde. Sadece biz bazen o acıları aşk sanarız ve sobeleriz. Ve bazen kaybederiz ama bazen sobelediğimiz o acılar bize aşkta yardım eder. Oyunun içindeyken sobelemekten başka şansımız yoktur. Neyi görürsek onu sobeleriz. Bazen acıları görürüz ilk, bazen ise aşkı. O yüzden sobelemekten asla vazgeçmeyin. Eninde sonunda daha doğru olanı sobeleyeceğiz. Saklananları bulun, bulun ki doğru olanı sobeleyip kazanabilelim. Şimdi şarkımı açıyorum ve onun içinde kaybolmaya bırakıyorum kendimi.

    

Yorumlar

Popüler Yayınlar