Eksik Bıraktıklarım İçin


           

Hissettiklerimi genellikle telefonumdaki notlar kısmına yazmaya başladım gün içlerinde. Sürekli defter çıkartıp insanların dikkatini çekecek şekilde yazmak yerine o an hissettiklerimi, telefonda mesaj yazıyormuş gibi yazmak o anki duygularımı korumamı, kaydetmemi ve daha derinden hissetmeme yardımcı olduğunu keşfettim. Aldığım her not sonrası, onları ilerleyen bir zaman içerisinde daha uzun bir yazı haline getireceğimi söylüyorum kendime ama her seferinde öylece kalıyorlar. Bu yazımda ise onlardan bazılarına yer vermek istiyorum: hep eksik bıraktıklarımı, şimdi tamamlamak istiyorum. 

 

Eksik bıraktıklarımı tamamlamak dediğim zaman, 2. ayrılışımız aklıma geldi. Evet, iki kere ayrıldık diyebiliriz. İlki için duygularımızı paylaştığımız bir geçiş süreci oldu diyebiliriz. Çok soyut bir şekilde bitirmiştik. Sonuncu da ise somutlaştırmıştık elimizdekileri ve öylece bir daha ayrılmıştık. İkincisi daha sarsıcı oldu sanırım ikimiz için de. İlkinden sonra bitmeyen bir sürü şey vardı ancak her görüşmemizde yeniden ayrılıyor gibiyiz şimdi. Bitmeyen bir süreç bu çünkü duygular nasıl bitebilir? Ne zaman duyguların tek yerinin, bir ilişki olmadığını öğreneceğimi merak ediyorum. Ne zaman ben seni sevdiğim zaman tam olarak mutlu hissedeceğim yeniden? 

 

Bir süre sağ bacağıma tam basmamam gerekmesi, değnek kullanmam, sezonun son voleybol maçına çıkamamam, korfbola tam dönecekken sakatlanmam, okulun yüz yüze olması, ayrılık ama ayrılamayış ve bir sürü başka madde. Bütün bu geçirdiğim süreç beni öncelikle fiziksel, sonra mental olarak yordu. Normalde mental yorgunluğum daha ağır basarken bu sefer yaşadığım fiziksel yorgunluk ara ara ağlamama sebep oluyor çünkü mental sağlığımı korumak için fiziksel aktivite yapan bir insan olan ben, fiziksel aktivite yapamayarak mental sağlığımı nasıl koruyacağımı bilemiyorum. Aynı anda ders yükümü azaltırken yapmam ve kendimi geliştirmem gereken yönlerin sorumluluk hislerinin yoğunluğu zihnimi meşgul ediyor. O anı yaşamaya çalışırken gelecekte kayboluyorum. Tam andayım diyorum ve an bitiyor. 

 

An dediğim zaman canım acıyor sanki. Emotion stroop task’da gördüğümüz gibi: duygusal anlamları olan kelimeleri yazarken ya da söylerken (orijinali duygusal anlam taşıyan kelimelerin yazılı olduğu renkleri söylemek) bir gecikme yaşıyorum. Duruyorum yazmadan önce, bazen neden durduğumu bilmeksizin… ve birden aklımda onun resmi canlanmış oluyor. 

 

Sıcaklaşan günler ve uzaklaşan mesafeler. Birbirimizden kopacak mıyız acaba? İnce bir ipliğe mi tutunuyoruz yoksa o ince ipi dokumaya mı çalışıyoruz? O ip inceldiği yerden kopacak mı yoksa tutunmak için onu el ele güçlendirecek miyiz başka iplerle? Bana göre bu ipleri, yeni deneyimlerimizle beraber güçlendiriyoruz ve arttırıyoruz. Kopacağız sanıyorken bir noktada bağlanıyoruz. Baksana, neye başlasam seninle bitiyor. Tanımlamak istemediğim bir bağ bu. Öyle derinden…

 

Derin bir bağ bu evet ama tam demek değil. Ne zaman tam olduk ki? Belki de hepimizin payına hayatında sadece birkaç kere tam olmak düşüyor. Her aşık olduğumuzda tam hissediyoruz belki çünkü bizler karşımızdaki kişinin yansımasında kendimizi görüyoruz ve tam gördüğümüz zaman aşık oluyoruz. Ve bu kısa sürüyor, belki 40 saat kadar. Ben bir hakkımı orada kullandım sanırım ve bir süre orada kaldım. Hatırlıyorum, nasıl gülüyordu yüzüm. Nasıl mutluydu içim. Kalbimi hiç o kadar açık görmemiştim. Korkmuyordum bile ve “beni seven biri var” diyordum. Sonraları ise- sanırım aşk bitince ve (belki) sevgi kalınca- beni hayatının neresine koyduğunu merak etmeye başladım. Belki henüz sen de bu konumu bulamadın veya anlamadın, olabilir elbette ama bu durum bende kaygı yaratmaya başlamıştı ve hala da yaratıyor. Kendimi bir yerlere koydurtmaya çalışma kaygısı. Sanırım beni bu kaygı yoruyor. Başkalarıyla var olduğumuz zamanlarda ben senin için neredeyim bilmiyorum. Yanındayken evet varım ama yeni biriyle tanıştığın zaman sanki orada değilmişim gibi hissediyorum ve bu beni kaygılandırıyor. Sosyal çevrende nasıl var olduğumu bilmek beni daha mutlu kılacaktır. Beni sosyal çevrene dahil etmemek kırıyor. Bir noktada senin dünyana dahil değilmişim gibi hissediyorum.

 

Bu dahil olmama durumu, benim kendimi geri çekmeme sebep oldu çoğu durumda. Kendi gelişimimden bile uzaklaştım. Saçlarımı, ayrılıktan sonra boyattım çünkü bunun sebebi sen ol istemedim. Evet, bir yol göstermiştin ama bunun sebebi ben-kendim- olmak istedim çünkü öyleydi. Dorian Gray’in Henry’si olmak istemiyorum. Öyle olmadığımı düşünüyorum ama çevreme göre bir anda olan değişimim onlara bunu yansıtıyor. Sanki bir şey ne kadar denirse, gerçekleşmeye de o kadar yaklaşır: insan kendini bilinçsizce de olsa hazırlıyor, şartlandırıyor olabilir gibi düşünüyorum. Ancak bana göre içimdeki ben, senden bir şeyleri görüp ortaya çıkartma cesareti gösteriyor. Bu bana göre çok farklı.

 

Bu farklılık, bir noktada özgürlük taşıyor bence. Kendimizi seçmemiz, bir özgürlüktür. Durum böyle olunca hepimiz kendimize özgür deriz, özgür olmak istiyoruz deriz ama kısıtlanmak isteriz ya da kısıtlarız istençli bir şekilde. İlişkiler aslında bizi kısıtlamıyor mu? Özgürlüğümüzü elimizdeyken biz vermiyor muyuz başka ellere? İşte beni tatmin etmiyordu bu durum çünkü gerçek anlamda özgür olmak istiyordum: düşüncelerim özgür olsun, davranışlarım, hissettiklerim özgür olsun. Şimdi ise düşüncelerimi özgür hissediyorum. Hissettiklerimi söylemeye çekinmiyorum ve bu özgürlüğümü derinleştiriyor. Seninle özgür hissediyorum, hem içimde hem senin içinde. Kendimi kısıtlamıyorum, aksine açıyorum doyasıya.

 

Öyle bir noktadayım ki yaşadıklarım, yaşayabileceklerimi etkiliyor. Öyle seviyorum ki her şeyi göze alabiliyorum. Öyle duygular hissediyorum ki benliğimin tamamı buna dahil oluyor. Uzun zamandır beklediğim aşk beni buldu sandım. Derin bir dostluk, yoğun bir hissiyat. Her şey öyle güzeldi ki illüzyon olduğunu anlamalıydım. Ne bu kadar güzel olabilir ki yanılsamalar dışında? 

 

Buraya yazıyorum hissettiklerimi çünkü paylaşmak güzeldir. Böylece kendimi özgür hissediyorum. Paylaşmak özgürlüktür. Hissediyorum ve bu çok güzel. Paylaşıyorum ve korkmuyorum. Bu da çok güzel. Yaşamak ve hissetmek. Buraya kadar okuyanlar benimle beraber hissedenler ve okumayanlar zaten benimle beraber hissetmeyecek olanlardır. İnsanlarda yoktan bir ilgi, sevgi var edemiyoruz. İçlerinde olanlar bir noktada ortaya çıkıyor, bizim göstermek istediğimiz noktalarda. Ve ben göstermeyi seçiyorum, isteyenler benimle beraber hissedebilir. Ben üzerime düşeni yapıyorum ve mutluyum. Ne güzelim, ne güzeliz. Seviyorum.

 




 

Yorumlar

Popüler Yayınlar