Terk Etmek İçin
Problemlerim bitmedi tabii. Geçmiş zamanla bahsettiğime bakmayın, hala aynı sorundan muzdarip olmasam böyle yazamam belki. Sonuçta yaratıcılık acı ile buluşmaktan geçiyor. Geçen seneye kadar böyle bir şema terapisinin varlığından haberim yoktu. Bağlanma türlerini öğrenmiştik derste. Küçük yaşlarda anne ve baba ile kurulan ilişkinin yetişkinlikte dahi bizi nasıl etkilediğini öğrenmiştik. Bunun üzerine bağlanma türlerini araştırmıştım ve bende çıkan tür çok da doğru gelmişti bana. Aile tarafından istikrarsız sevilmem üzerine endişeli bir bağlanma gerçekleştirmişim ve bu da yetişkin dönemimdeki ilişkilerimde terk edilmekten korkma olarak yansımış. Terk edileceğimi düşündüğüm zaman karşımdakine yapışıyorum bir nevi. Terk edilmemek için dikkat çekmeye çalışıyorum, elimde tutmak için her türlü yolu deneyip kendimden tavizler vermeye kadar götürüyorum bu durumu. Bu durumda bence, karşımdakini benden uzaklaştırmaya başlıyor çünkü ilişkinin başlarında gayet sağlıklı bir durumda oluyorum. Öyleyse sonunda neden olamayayım? Belki de gerçekten karşımdakinin doğru yaklaşmadığı zamanlar oluyordur ama terk edilmeyi dünyanın sonu gibi görmemek gerekiyor yine de. Sebebi ne olursa olsun, kendimden taviz vermek tahammül edemediğim bir durum.
Belli bir süre önce yaşadığım yeni bir olay sayesinde şema terapiyi öğrendim. Bir ilişkiye başlamakla başlamamak arasında bir süreçteydim ve bu ilişkiye başlamayı istiyordum. Karşımdaki de istiyor gibiydi ancak sonunda istemekten vazgeçti. Kendimi böyle olacağını bildiğimi söylüyordum ama pes etmiyordum. Duygularımı körükleyip sevgimle ona koruma duvarı örmeye çalışıyordum ama her insana o duvar örülmüyormuş. İlişkiye başlayıp başlamayacağımız kararsız haldeyken kendimi kötü hissetmeye başladım. Bundan öncesinde, eski sevgilimden ayrıldığım- onun benden ayrıldığı- zaman kendimi yine aynı şekilde kötü hissetmiştim belli bir süre. O kararsızlık zamanlarında terk edildiğim zamanki acılarımı yeniden yaşayınca korku seviyem çift kat arttı. Nefes alamaz duruma geldiğimi ve endişe dışında bir şey düşünemediğimi hatırlıyorum. Bu durumdan çok korkmaya başlamıştım ki çareyi psikolog olan hocalarıma danışmakta buldum. Bir hocam babamla olan sorumlarından bahsederek bağlanma stilim hakkında konuşup yogaya başlamamı söylemişti- ve evet bu yüzden başladım-. Diğer hocam ise bana şema terapi hakkında bir kitap önerdi ve okudum. Fark ettim ki sadece bir tane de değil, bir sürü şemam varmış ama yine fark ettim ki herkesin bir sürü şeması varmış. Bu şemaların olması demek çözümleri yok demek değil. Şema denilen şey, zihinlerimize yerleşmiş görüşler diyebiliriz. Bu şemaların asıl özellikleri, onları kendimize yakın hissetmemiz. Karşımıza gelen kişi şemalarımızı tetikliyorsa ona karşı ilgi duyuyoruz çünkü bizim için normal olan o gibi geliyor. O şemalarla yaşamaya alışmışız ve sanki onları terk edersek her şey daha zor olacakmış gibi geliyor. Şema terapi ise bulduğumuz kişilerin hep aynı olduğunu söyler şema ve der ki çekim duymadığın birine git. Çekim duyduğumuz kişiler şemamızı tetiklermiş. Bu yüzden çok da çekim duymadığımız birini seçmeliymişiz ve zamanla artmasını beklemeliymişiz o çekimin. Ben öyle düşünemiyorum bir türlü, sevmeden nasıl yakınlaşacağım ki? Çekim oluşursa başında oluşur bence. Sonradan oluşanlar pek sık sayılmaz, değil mi? Aşkımı tutku olmadan yaşayamam. Bu yüzden tutkularımdan uzaklaşmak yerine şemamdan uzaklaşmaya çalışıyorum. Elbette ki bazı farkındalıklarım oluştu. Beni terk etmeye daha yatkın kişileri seçebiliyorum ve herkese hemen güvenmiyorum. İlk kullandıkları kelimeden, nasıl olduğumu soruşunda anlayabiliyorum bazen insanları. Bu yüzden tutkularımı terk etmek yerine şemamı terk etmeye çalışıyorum. Karşımdakine güvenmeye çalışıyorum. Bu durumumu anlatıyorum ve desteğini bekliyorum çünkü ilişki tek değil, iki yönlüdür. Biz ihtiyaçlarımızı söylemezsek karşımızdaki hiçbir zaman bilemeyebilir. Aynı zamanda pozitif düşünceler, pozitiflik çağırır bence ve biz o negatif hissiyatı vermedikçe terk edilmeyiz.
Ben kendi şemamdan bahsettim ancak bir sürü şema var ve bu durumu bilmek bana anksiyetem oluştuğu zaman “Şeman tetiklendi sadece” dememi sağladı. Şemamın tetiklendiğini bilmek olayları abarttığımı ve kendimi yersiz üzdüğümü hatırlamamı sağladı. Yine de bazen bilmese miydim dediğim zamanlarda oldu çünkü üzerinde fazla düşünüp şemamı kıramadığımı ve her şeyin sürekli tekrarlandığını görmenin beni daha çok üzdüğü zamanlar da oldu. Belki de “Ignorence is bliss.”.
Yazımı bitirirken sizlerden şema terapi testlerini araştırıp kendi şemanızı bulup üzerinde düşünmenizi tavsiye ediyorum. Kendimizi bilmek, her ne olursa olsun bilmemekten daha iyidir diye düşünüyorum. Ayrıca, bugün hala bu terk edilme şemasını yaşarken bu kötü duyguların şemam tarafından tetiklendiğini fark ediyorum ve Britney Spears açıp dinliyorum. Onun cesaretini içimde hissetmeyi seviyorum. Son ses Britney dinlerken onunla dans ediyorum ve kendimi cesur hissediyorum.
Son olarak, bugün diyorum ki lütfen terk et beni şema. Arkandan hiç üzülmeyeceğim. Hep mutlu olacağım. Lütfen beni terk et ve önümdeki aşka güvenle bağlanabileyim. Korkmadan sevebileyim. Korkmak istemiyorum. Bu aşkı kaçırmak istemiyorum. Bu aşk olabilir. Olmalı bence. Olmasını istiyorum. Onu terk ettirmeme izin verme. Sen, şema, beni terk et.
kendimizden taviz vermeden sevmek nasıl oluyor? bunu başarabilecek miyiz? peki taviz verirsek, sevgimiz tam olmuş oluyor mu?
YanıtlaSilKendimizden taviz veriyorsak yoğun bir duygu olduğunu düşünüyorum. Aşk diye adlandırabileceğimiz bir duygu ile beraber mantıksal düşenen kısmımıza ket vuruluyor beynimizde ve bu ket vurma ile beraber duygunun yoğunluğu bence anlaşılıyor ama yine de bu kadar taviz vermenin bizlere yararlı olduğunu düşünmüyorum. Nasıl olur, onu araştırıyorum şu sürecimde.
SilÜzerine düşünülmesi ve tartışılması gereken çok fazla nokta var fakat çoğu fikire katılmadım. Biri sizi terk ediyorsa -ki bu çok olağan bir durum- bunun sonunda kendini yiyip bitirmek biraz özgüven sorunu gibi geliyor. Sonuçta o kişi olmadan doğdunuz ve nefes aldınız. Üzülmek gayet normal olmakla beraber çok fazla üzülüp hayatı cehenneme çevirmek kendine ihanet etmek gibi geliyor.
YanıtlaSilElbette ki üzerine tartışılacak çok konu var ancak benim bu yazımda vurgulamak istediğim nokta hayatı cehenneme çevirmek değildi- ki hayatımı cehenneme çevirmedim. Buradaki önemli nokta, benim bağlanma stilimden dolayı kaynaklanan şemamı keşfetmemdi. Bu keşif ile ilişkilerimde sürekli yaşadığım bir sorunun temelini anlamama yardımcı oldu. Üzülmek gayet normal elbet ancak bu şemaları, özgüven eksikliğine bağlamanızı anlamlı bulamadım. Teşekkür ederim yorumunuz için.
SilSonuç olarak ikimiz de aynı noktada buluşuyoruz ama sanırım baktığımız pencereler farklı :)
Sil