Karışıklığım İçin

  

  

    İnsan kaç kere âşık olabilir ya da daha basiti: kaç kere sevebilir? Eski günlüklerime göz attığım her zaman eskiden sevdiğim, hatta “aşık” olduğum insanlar hakkında yazdıklarımı görünce: “O duygular şimdi neredeler?” demekten kendimi alamıyorum. O duyguları şu an hissetmememi geçin, o duyguları anımsayamıyorum bile. Hiç var olmamış gibiler hayatımda. Oysa ki “aşık” olmuştum ben. Bunlarla beraber anladım ki her aşk, ilk aşkmış. Her gün, yeni bir hayat ve her öpücük, ilk öpücükmüş. Eğer her duyguyu yeniden yaşayabiliyorsak, geçmiştekiler nedir bizim için? Dikkate almalı mıyız onları yoksa hayatımızdan çıkarıp atmalı mıyızdır? Öylece çıkarıp atmak mümkün olmayabilir tabii. Sonuçta yaşanmışlıklar ve duygular beraber yer alabilir hafızada. Belki de hepimiz aynı duygu adı altında, farklı duygular yaşıyoruzdur. Bunu, hepimizin sevme biçiminin farklılığından anlayabiliriz. End Of The Affair kitabındaki karakter- Bendrix-: “Aşkın benimkinden başka bir biçime girebileceğine inanmayı reddediyorum; aşkı kendi kıskançlığım ölçüsünde değerlendiriyordum ve bu standartla tabii ki o beni hiç sevemezdi.” diyerek hepimizin hissettiği duyguların farklılığına dikkat çekiyor. Hissettiklerimiz, yaşadığımız her olay ya da tanıştığımız her yeni kişiyle beraber değişirken, duygularımızın aynı kalmasını bekleyemeyiz. Dün olan aşk duygusu bile, bugün farklı yorumlanabilir. Her an yeni bir şekle sokarız duygularımızı. Her anı yeniden yaşarız. Her duyguyu yeniden tadarız.

 

    Birkaç senedir ağustos-eylül aylarında -sihirli bir güç varmış gibi- bir duygu bulurdum. Üst üste gelen bu durumlar garip bir sirkülasyon halini almıştı hayatımda. Farklı yılların yaklaşık aynı aylarında başlayan ve öylece biten karışık halleri bir nevi kaderim gibi gelmeye başlamıştı. Buna öyle alışmıştım ki her sene aynı zamanlarda, o mucizeyi bekler hale gelmiştim. Bu sene öyle bir duruma denk gelemedim galiba. Bir yandan o duygunun eksikliğini hissederken, bir yandan bu laneti kırmış olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu süreçlerde hayatıma giren kişilerin, hayatımdan çıkması acı dolu olmuştu genelde. Her seferinde de sevgi hissetmiştim ve sonraki sene, geçen senekinin “sevgi” olmadığını düşünmüştüm. Bu lanette bile aynı kalmıyor duygularımızın değer kapasiteleri. Belki de bu lanetli ayları atlatmış olmanın zaferini kasım ayında yaşarım. Kasım ayına hep inanmışımdır. Bana göre Aşk ve Kasım ayı bir bütündür.

 

    Şimdi ise bu laneti kırdığımı düşünerek önüme bakıyorum. Her ne kadar mutlu olmam gerekiyor gibi hissetsem de şu anda eksikliğini hissettiğim ve bana heyecan veren o duygunun yoksunluğu içten içe sarsıyor beni. Hayatımda birini ya da bir şeyi sevmemeye alışkın değilim. Belki de hepimizin hayatımızın bir döneminde yaşadığı gibi kişilik değişimi yaşıyorumdur. Çoğumuz depresif tavırlar takınıyor olabiliriz ve bundan çıkmamız da kolay olmayacaktır. Aynı zamanda kendimizi de keşfediyor olabiliriz. Mesela kendimi daha çok introvert- içe dönük- biri olarak tanımlamaya başladım. Dostlarım var, sosyalleşmeyi seviyorum ancak vaktimi boşa harcadığımı hissettiğimde kendimle kalmayı, kalabalıkta kalmaya tercih ediyorum. Bu sıralar aklımı sürekli kurcalayan “ölüm arkamızdan koşarken…” sözü, zamanı harcama konusunda ciddi kararlar almama yardımcı oluyor. Vaktimi iyi değerlendirmeye çalışıyorum ve hayır demeyi öğrendim. Başlarda introvert olduğumu inkâr etmek istesem de çoğu insana kıyasla kendimle kalmayı daha normal karşıladığımı gördüm. Belki de bu bir adımdı, cesaretle atılan. Elimdekileri pozitif bir şeylere döndürme çabası da olabilir.

 

    Bu kişiliğimi her ne kadar bu dönemde fark etmiş olsam ve bunun keyfini çıkarıyor olsam da hareketli hayatımın akışını da özledim. Düşününce, o kadar yoğunmuşuz ki düşünmeye vaktimiz olmuyormuş (!). Şimdi ise o kadar boş vaktim var ve acelem yok ki, sürekli düşünüyorum. Kendimle ilgili endişelerim, hatta evrenle ilgili kaygılarım var. Okurken fark edileceği üzere tek bir konu üzerinde bile sabit yazamıyorum. Bu anlarda bile o kadar çok düşünce var ki aklımda, hangi birini anlatacağımı bilemiyorum. Zihnim oldukça karışık bir halde şu an. Durumum karışık olsa da insan düşündüğü zaman pek çok şey yapabiliyor aslında. Düşünmenin sağladığı faydalar dışında bu düşünülenlerin gerçekleşmesi için yolda engellerin olması iki kat fazla yıkıcı etkide bulunabiliyor. Demek istediğim, hayaller kurmak ve o hayallerin gerçekleşememesi. Eskiden o engelleri görme aşamasına bile gelemezdik ama şimdi önümüze çıkan engelleri görüp üzülüyoruz. Bu durumda adım attığımıza mı sevinmeliyiz yoksa engelleri aşamadığımıza mı? Şu ana kadar, aylardır, o kadar çok düşündüm ve hayal kurdum ki bunların gerçekleşmesi için önümdeki engelleri unuttuğum bile oldu. Oysa ki zaman aynı hızında ilerliyor ve şu an düşünüyoruz diye zaman bakanlığı zamandan indirim yapmayacaktır. Bu kadar düşününce insan, geçmişe gitmek istiyor. Geçmişe de henüz gidemediği için, bu engeller karşısında tökezliyor. Bu sefer farklı arayışlara giriyor, farklı heyecanlar arıyor. Bu heyecanlar da kısıtlı olunca kapana kısılıyor.

 

    Kapana kısılmaktan bahsederken, sevmek için eksiklik hissetmek bahsediyorum mesela. Eski tutkum yok sanki ya da onu canlandırabilecek biri. Belki de ben fırsatları tepiyorumdur. İçimdeki bu eksiklikle nasıl başa çıkabileceğimi de bilmiyorum. Tek yapabildiğim engelleri görüp yolumu değiştirmekmiş gibi hissediyorum. Kolaya kaçıyorum sanki. Tembelleştik belki de. Sevmeye enerji harcayamıyoruzdur. Üşeniyoruzdur cesaret etmeye. Tüm zamanımızı aynı mekân içerisinde, aynı insanları görürken ve aynı aktiviteleri yaparken, dışarıda olup bitenler hakkında gerginlik duymak yormuştur bizi, kim bilir. Eskiden sıradan dediğimiz hayatlarımız, aslında ne kadar sıradan değilmiş. Otobüsün kalabalık olmaması bile aslında heyecanlı bir durummuş. Hayal etsenize: boş bir otobüs. Geçmiş zamanlarınızı hatırlayın ve o içten içe yaşadığınız o heyecanı hayal edin. O zamanlar tabii buna sıradan diyorduk. Şimdi ise, bence o duruma bile muhtacız. Enerji dolu hayatlarımızı, günlük hayatımızda yol katederken ya da kalabalığa karışırken harcardık. Şimdi ise o enerjiyi kendinize harcayın. Önce oturun ve düşünün. Yapmak istediklerinizi ve hayallerinizi. Sonra enerjinizi onlara harcayın. Belki o engelleri aşmak için bile enerjiniz kalır. Belki sevmeye cesaret edebilmek için de…  


    Karışık zihnim gibi, konularla (!) bağımsız bir şarkıyla bitirmek istiyorum yazımı. Şarkıdaki tutkuyu hem görebilir hem de duyabilirsiniz belki. Bu duyguya muhtacız hepimiz.




 

Yorumlar

  1. Harika bir yazı, çoğunda kendimi buldum 🤗 emeğine, yüreğine sağlık 🥳

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar