Evimiz İçin


2nd date*

    Aşktan sonra kalan sadece bir illüzyon mu? İçimizi titreten o ilk hislerin yavaşça etkisinin azalması ve yerini bir rutine bırakması doğru mu? Alışıyor muyuz aşka ya da aşk zaten bitiyor mu? O ilk günlerdeki heyecan yerini yavaş yavaş bir boşluğa bırakıyor gibi hissetmekten kendimi alamıyorum. Asla inanmak istemiyorum buna, inkar etmek istiyorum gerçekliğini ama bir yandan da düşünmeden edemiyorum. İdeale mi aşık oluyoruz ve karşımızdakini tanıdıkça, o ideal bir gerçekliğe dönüşüyor ve tutku da azalıyor mu bununla paralel olarak? Eğer öyleyse tutkularımız aslında birer idealdir diyebilir miyiz? Hatta belki daha da ileri giderek narsist benliklerimizin birer yansıması mıdır? Aşk teorilerinin (Jung sanırım) birinde aşk için “kendimizin yansımasıdır” deniliyor. Yani biz yansımamıza, yani kendi benliğimize aşık oluyorsak, narsist değil de neyizdir? İnsan yapısının yüzleşmesi gereken bir yanıdır belki. Kendimizi yansıtan kişilere aşık oluruz, kendimizi bulduğumuz kişileri severiz. Peki ya sonrası? Aşkın bittiğini düşündüren ne olur bize: kendimizi yansıttığını sandığımız kişinin aslında sadece bizim idealimiz olduğunu ve pek de bize benzemediğini mi keşfetmemiz yoksa bu duygu durumundan-aşk halinden- korkup onu her an kaybedeceğiz endişesiyle beraber ondan uzaklaşıp kendimizi koruma güdüsü mü? 

 

    Hatırlıyorum ilk zamanları, şu an ne kadar da değişik geliyor hissettiklerim. O bilinmezliğin içinde kaybolmuştum ve anlarda var oluyordum. Öyle bir duyguydu ki benim için, hiçbir şeyini bilmiyordum ama bir yerlerde bildiğimi hissediyordum. Tanımlanamıyordum. Her bakışımda daha da derinleşiyordum içimde. Gözlerine uzun süre bakmaktan kaçınmıyordum. Oysaki şimdi endişeleniyorum gözlerine o denli uzun süre bakınca. Ya kendi derinliklerimi ifşa etmekten korkuyorum ya da hissettiklerimin gerçek olmadığından. 

 

    Burada böyle yazdığıma da bakmayın, hala sevmeyi biliyorum sonuçta ve sevmeyi seviyorum. En güzeli de sevilmeyi seviyorum ve sevildiğimi hissediyorum. Hatta her zamankinden daha fazla, belki bu bile beni afallatıyor olabilir. İnsan alışık olmadığı bir duygu durumu karşısında ne yapacağını, ne hissedeceğini bilemeyebiliyor. Bunun üzerine de endişe duyuyor. Kolay değil, bu hislerle bir daha ne zaman karşılaşacağımızı nasıl bilebiliriz? Bu duygulara nasıl yanıt verilmesi gerektiğini ne zaman bilebiliriz? Bildiğim bir şey varsa, o da ne olursa olsun bir birliktelik hissediyorum duygularımda. Sevdiğimi inkar edemiyorum. İşte bu inkar edememe durumu da aslında kaybetmekten korkuyormuşum izlenimi veriyor kendi içimde. Öyle korkuyorum ki kendimi olası acılardan korumak için kaçıyorum, yok olmayı diliyorum. Başından beri olan bu his daha da derinleşti sanırım tanıştıkça ve dahil oldukça hayatına. İçini açtığı her bir derinliğiyle beraber daha çok sarsıldım. Daha fazla köklenmeye başlamam gerekirken cılız bir kök oluşturmuşum ve herhangi bir rüzgarda yıkılacakmışım gibi zayıf hissetmemi sağlamaya başladı. Bu belki onun derinliklerindekilerle ilgili ya da belki de onun derinliklerini bana aktarırken oluşan endişeleriyle. 

 

    Neler hissettiğimi gerçekten kestiremiyorum aslında. Hissedecek o kadar şey var ki bir yerlerde hissetmeye de enerjim kalmıyor gibi. Ama biliyorum ki sen hep bir yerlerde olacaksın benim hayatımda çünkü sağlam bir temel üzerine, bir ev inşa ediyoruz beraber. Bizim evimiz- bizim duygularımız. Orası bizim için güvenli bir alan olacak ve oraya sığınacağız beraber kaçmak istediğimizde. Belki de beraber olmasak bile o an, ayrı ayrı sığınacağız o eve çünkü birbirimizden parçalar bulacağız. Dediğim gibi, bazen düşüncelerime dalıyorum ve eminim ki sen de dalıyorsun: Bu nasıl gerçek olabilir? Biz gerçek miyiz yoksa biz de mi birer illüzyondan ibaretiz? Bilmiyoruz bunu ve zamana bırakıyoruz. Zamanımız varken bunu değerlendirmek için acele bile ediyoruz sanırım. Oysa ki ne çok zamanımız olabilir ve umuyorum ki olacak. Birbirimizin daha belki de %2-3’lük kısmını biliyoruz. Daha neler var seninle tanışacağımız! Heyecanıma engel olamıyorum, seni tanıdıkça kendime yakınlaşıyorum. Sanki bir yerde, farklı bir evrende seninle başka bir benlik yaratıyoruz ve var oluyoruz bir çok biçimde. Seninle var olmak…ne güzel şey seninle olmak. Bu daldığımız bazı endişeli düşünceler bile bir anda silinip gidiyor ve yerini sevgiye, bağa bırakıyor. Bazen çekiniyormuşsun gibi geliyor hissetmekten, yaşadıklarını aktarmaktan ama öyle küçük detayların var ki… ben onları yakalayabildiğim zaman sevilmek neymiş anlıyorum. 3. Ya da 4. Bir kişi olsun, fark etmez: Biliyorum ki biz o geceyi beraber bitireceğiz. Biliyorum ki biz bir yerde buluşacağız. İşte şimdi tüm o endişelerim siliniyor ve yerine sevgi geliyor. Bu yazımı, senin söylemin üzerine “Dünyanın en kısa ve iyi şarkısı” ile bitiriyorum:

 

 

 


Yorumlar

Popüler Yayınlar