Gökyüzüne Bakmayanlar İçin



    Gökyüzüne her baktığımda ya da Boğaziçi köprüsünden her geçişimde kendimi o maviliklere dalmışken buluyorum. Her seferinde beni bu kadar etkileyen ne olabilir? Köprüyü geçtikten sonra ise bunu düşünmeye başlıyorum: Denizin bu mavisinde, gökyüzünün bu pembeliğinde ne var? Her seferinde kendimi öyle rahatlamış ve hayatta hissediyorum ki bunun bir çeşit büyü olduğuna inanmaya bile başlayabilirim. Sanki hayat gizlerini bize o mavilik ve pembeliğin kesiştiği yerlerde sunuyor. Sanki bize "Dur ve yaşa." demeye çalışıyor. Yaşamak "durmak" demektir belki, hızla akan hayatımızda küçük bir moladır. Bu seyirlerim bana her seferinde nefes almayı anımsatıyor. Sanki o ana kadar nefesimi tutmuşum gibi durup derin bir nefes alma isteği duyuyorum ve bedenime ansızın gelen rahatlama hissi hakim oluyor. Ne kadar basit bir hayat gibi aslında değil mi? Bir seyir ile huzura erebiliyor gibiyiz. Huzurla beraber zihnimizin derinliklerine de yol alıyoruz.

    Bu seyirlerdeki yaratıcılığın sebebi bence zihnimizi boşaltmış ve kendimizle kalmış olmamızdır. Tevfik Fikret Bebek'teki malikanesinden denize bakarken resimler çizmiş ve o bildiğimiz şiirlerini yazmıştır. Deniz ona belki olduğundan daha koyu bir renkte görünüyor ve güneşi parlamıyordu ama bunlar ona, o duyguları anımsatıyordu. Çünkü denize bakarken yarattığı vakit kafasını boşaltmaya ayırdığı bir vakitti. Oradan bakarken zihnini tüm doluluklardan arındırıyordu ve zihnindeki o yoğunluk gidince hakiki “Tevfik” kalıyordu. "Evet, sabah olacaktır, sabah olursa, geceler. Geçer, kıyamete dek sürmez; en sonunda bu gök. Bu mavi gök size bir gün acır; usanma sakın." Aslında hepimizin içinde birçok düşünce vardır ancak yaşadığımız hayat, sürekli akıp giden trafik, şehir gürültüsü ve ışıkları bizleri o kadar meşgul ediyor ki, denize baktığımız zaman bunların hepsini bir kenara koymuş oluyoruz. O şehri geride bırakıyoruz ve içimize dönüyoruz. İçimizdekileri çıkarıyoruz. Bu bir yüzleşme faslı aslında. Kaçımız bıkmadan 5 dakika gökyüzüne bakabiliriz? Pek azımız. Neden? Çünkü sürekli bir koşuşturma halindeyiz. Acaba şu an ne kaçırıyoruz diye düşünmekten kendimizi alamayız. Aslında kaçan tek şey zamanımızdır. Gökyüzüne bakıp düşüncelerimize, içimize dönmek yerine şehre harcadığımız zamandır. İçimize dönmeyi öyle unuttuk ki, kendimizi de kaybettik. Artık kim olduğunu bilmeyen, unutmuş olan insanlar olarak yaşıyoruz. O kadar acı bir hayat içerisindeyiz ki içimize dönmek, günlüğümüze yazmak daha da acı veriyor. Ne yazacağım ki diyoruz? Bu kadar yoğunluk içerisinde içime dönersem ağlamaya başlar ya da üzülürüm ve zamanımı kaybederim diye düşünürüz. Yazmak bize ağır gelir, kaldıramayacağımız bir şey gibidir. Düşüncelerimize odaklanmak, içimize dönmek bizden uzaklaşmış gibidir. Reddederiz varlığını. Oysa ki o günlüğümüze yazdıklarımızda aslında bir rahatlama vardır. İnsan kendine ne kadar dönerse o kadar mutlu yaşar çünkü iyi ve kötü olanın farkına varacaktır. Bizler, "farkında olmadan yaşamaya" ant içmiş gibiyiz. Kendimizde değiliz. Biri bizi uyandırmalı sanki. Gidip beraber gökyüzüne bakmalıyız ve sesleri dinlemeliyiz. Şu an içerisinde var olduğumuzu anımsamalıyız ve şu an içerisinde nasıl hareket ediyorsak, somut olarak varsak; soyut varlığımızı da kabul etmeliyiz. Duygularımızı hissetmeliyiz ve onları kabul etmeliyiz. Belki de bunları yapmayalı öyle uzun zaman oldu ki acı içerisinde yüzüyoruz. Çevremizdeki olanlara bakmadan, çevrenin sesini dinlemeden geçirdiğimiz o kadar zaman var ki dolu dolu yaşamak nedir bilmez olduk. Çevremizde olanlara dikkat etmek, hayatı biraz daha yavaş yaşamak bizi daha mutlu hissettirecektir. Çünkü doğaya dönmüş olacağızdır. Doğa buradadır ve nereden geldiğimizi hatırlayacağızdır. Bu da bizi anne kucağındaymışız gibi hissettirecektir ve dudaklarımızda belli belirsiz bir gülümseme oluşacaktır içimizde huzur yayılırken. Hayatı yaşamayı unutmayalım. İlk ödevimiz gökyüzüne 5 dakika bakmak olsun. Belki bunu başarır ve sesleri de dinlemeye gayret ederiz. Yüzümüze bir gülümse yayılır, kim bilir.

    Bu yazıma da şöyle güzel bir filmden, bana huzuru hissettiren bir şarkıyı bırakacağım. Klibi de izleyerek "Somewhere in Northern Italy"deki yaşamın huzurunu da seyredebilirsiniz.



Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar